zaman değerini çoktan yitirmiş buralarda,
her sofrada bir mevsim şarabı
kadehler hiç icad edilmemiş
şişeler dayalı ağıza.
kimse çıkamıyor dışarı''belirli bir saatten sonra.
dışarda 49 çıngıraklı yılan
49 zil,49 kuyruk
zehir kusuyorlar,öldürüyorlar
son treni kaçırmamalıyım,nasıl çıkılır burdan?
nasıl dönerim 1998 senesine
bu son tren kaçırmamalıyım !
dakikalar uyutuluyor çıngırak sesleriyle.
49 çıngıraklı yılan dikmiş gözünü bize bakıyor.
burdan her çıkan ölüyor,
nasıl geldim buraya ben
kimler getirdi,ne yaptılar bana
bu dışarıdaki FAUNA'ya yenilecekmiydi bedenim.
dışarıda 49 çıngıraklı yılan
çıkardıkları sesler kalp zarımı yırtıyordu
endişe yerini ölüm korkusuna bırakmıştı.
bu gün ölmemeliyim,hemde burada.
adrenalin kokusunu çoktan almış bunlar.
ellerimle yüzümü ovuştururken
dizlerimi vuruyorum birbirine.
çıkıp fırlamalı
dünyanın en iyi yüz(100)metresini koşmalıyım
binmeliyim o trene
koşarken hep şunu mırıldanmalıyım
hiç durmadan aralıksız tekrarlamalıyım.
34 yaşındayım,34 dakikam kaldı
34 yaşındayım,34 dakikam kaldı
34 yaşındayım,34 dakikam kaldı...